30 Ekim 2020 Cuma

shi yoru

farkındayım
gereksiz derecede hayattayım
ne bunu engelleyebildim
ne de zerre keyif içerisindeyim
ölü bir ruhun ele geçirdiği
klişe bir edebi beynin
beyitleri arasında uyuşturulmuş
kötü bir espiriyim

gözlerimdeki karanlığa tutulup
sonra kaçmak isteyenlerden misin?
yaralanmak pahasına atarsan kendini
kurtuluşuna söz veremem ama
ölümlü aşıklarına sarılacağına eminim
ama öncesinde şunu söylemeliyim

sen ve dünya bilincin yokluğunda 
dua ederken her hecede farklı bir tanrıya
çiğniyorum her gece acıyla bakan gözleri
hoş bir parfüm ve acı bir şarap arasında
kefaretimi kafirlikle sunuyorum huzurlarınıza
ilkel varlığınızla taş atıp parçalarsınız umuduyla
beceriksiz misiniz umursamaz mı bilmiyorum ama
bir türlü ne siz ulaştınız ilahlara
ne ben huzurla kavuştum cehennemdeki hak ettiğim sona


38756

güzel bir başlangıç
sıcak bir akdeniz sabahında
üzerinde rüzgardan bir elbise
her gün ilk defa gördüm yüzünde
her adımında savrulan 
mavi, tatlı bir buse

aynadan yansıyan o hale
karıştırırken gecemizi gündüze
sessizliği öyle bir gizlemiştik ki 
kimse duyamazdı bizi
cennet ve cehennemde

körkütük tükendiğimiz o gece
güzel bir son verecektik 
yaşadığımız ve yaşayacağımız her güne
yapamadık,
öylece döndük dünya'nın peşi sıra
geriye bıraktığımız
güzel bir başlangıç oldu
ve ardından gelen bir kaç hatıra



21 Ekim 2020 Çarşamba

Scene Five: Through Her Eyes

çaresizlik

sabır

düşerken bombalar 

çocukların hayatına

bir kadın öldürülürken

her gün geçtiğin sokakta

veya

her gün kesilirken iştahımız

açlıktan ağlayan sokaklarda

sana öğüt verenler

sabır diyenler

nasıl bir körlük

nasıl bir insan israfı içindeler

bir parça dilenirken hayatlarından

yüzüne bakmayan şerefsizler

iş yüceltilmeye gelince

nasıl bakarlar yüzüne utanmadan

ve sen 

alçak 

kahırların yüz karası

sen

nasıl da gidip sürersin ekmeklerine kirli parmak izini

tükenirken insanlık

nasıl da türersin cehaletin çukurlarında

bu bozuk dünyada

tükenmeni beklemek boşuna

biliyorum

o yüzden kendimi tüketiyorum

15 Ekim 2020 Perşembe

sen hiç

sen hiç yaşadın mı?

su içtin mi gökyüzünden damlalarca

veya

bastı mı ayakların geçmiş yüzyıllara

üşüdün mü hiç ellerin sıcacıkken

o ellerin tutunduğu hayat 

gülümsedi mi sana bakarken


uzak bir ülkeden gelen şarkılarla dans edip

sarhoş oldun mu hava kararmadan

şiirlere sarılıp uyudun mu 

gözlerini hiç açtın mı rüyalarından ayrılmadan


sen hiç yaşadın mı?

ömrünün bu son anlarında bile

o yeşil şaraptan bir yudum bile almadın mı?

10 Ekim 2020 Cumartesi

soru

üzerindeki hırkası nasıl da yıpranmış
bir gün bile kaybolmamışken kokusu
her iplik geçişinde sanki bir sigara yakmış
yeşil, gri sarıp sarmalıyor bıraktığı boşluğu

ne zaman ?

ben sallanıp yaşlanırken bir köşede
o yatarken en sevdiği çiçeklerin dibinde

ne zaman ölüm soğuğu saracaktı bedenimi
onun o güzel hırkasını giyme vaktim gelmedi mi?

neden?

sadece kuru ve soğuk bakışlarımı sunmuşken ona
ısıtırdı varlığımı dudaklarının hafifçe kıvrılmasıyla

şu hayata ilk güldüğüm gün yanımdaydın 
neden her gece ağlarken bir kere bile elimi tutamadın?



sana bakıyorum

yine toplamışsın kara bulutları üzerine kaçışacak hepsi aslında bir savursan eteğini yine biriktirmeye başlamışsın yağmurları gözlerinde kap...