17 Aralık 2009 Perşembe

ölü hatıralar / bahar

..

tanrıya inanıyorum
onu, gözlerinde gördüm
varlığında ibadet ettim
yokluğunda onunla kavga ettim
yenildim
ben
onun huzurunda seni sevdim
onun huzurunda tövbe ettim

onun huzurunda seni sevdim
o sendin
sen doğaydın
bahardın
yağmurdun
neşeydin
kederdin
dursa da zaman
sen durmayan
yüreğimdin
bir beden gitti benden uzaklara
giden sen değildin
bir isim artık acı veriyor bana
sen beni sadece mutlu ederdin

onun huzurunda tövbe ettim
senden başka tüm sevgilere
mutluluğumda sen olacaktın
kederim de sen
keyif aldığım sigara da sen
beni öldüren kanser de..

cennetin kapılarına mühürledim bizi
bize bakan görür cenneti
ve cehennemle süsledim tenimizi
bize yaklaşan
yaşayacaktır ateşi

gel
sende ona aşık ol ey fani
yavaş yavaş
yan
yan
hayallerin tutuşsun
yüreğin kavrulsun
o güzel kız buruşsun
ellerine bak
ölüyorsun

ben burdayım
bastığı toprakta
o içtiğim suda
sen nerdesin
o beni kar olup örterken
tüm hücrelerime sinerken
ben nefes alırken
onu içime çekerken
o beni ölümü sayarken
sen nerdesin
bir dudak mı aldın
ondan mı güler yüzün
ben onun için asırdım
merak etme
çabuk solar gülün

neden üzülüyorsun
sevgim
tanrıyı hisset
o sana dokundukça
sana dokunacak yüreğim

19 Kasım 2009 Perşembe

ben (o) bilmiyorum...

kötüyüm galiba
azrailden bir parça
içtiğim her sigara
ve her gece (evet)
artık her gece
daha çok kanıyor bileklerim
damla (kırmızı)
damla (gözyaşı)
en büyük eserine bakıyor tanrı
yarattığı en büyük acıya
damla
ben
damla
sen
damla
(biz)bu karıştı dudaklarıma
kan (biz)
tadımı bile sevmiyorum artık
tadım yok ne canımda ne kanımda
ne de diğer insanlarda (bedenlerde, ruhlarda)
cehennemde senin değil mi nasıl olsa
bırak geleyim ateşten kollarına (acını seviyorum tanrım!)
şurda durmasın bileklerim
haykırsın
damla (ben)
damla (soğuk)
zayıflık değil bu
yorgunluk
bir parça umut
bir şarkı, hüzünlü
bir sevda, özürlü (doğumu hata)
bir insan, güler yüzlü
elimde bir fotoğrafın (güler yüzlü)
bir kulağımda ahmet kaya (mavinin türküsü)
diğerinde anathema (basit bir hata..)
ben her akşam ölüyorum kollarında
her sabah küllerine doğuyorum
kendi mutsuzluğumu yazıyorum aslında (siz)
her cümlesini sana bağlasam da
yardım et
tanrım(sen)
sen (ilahım)
mezartaşım olduysa bu gece
üzerinde bunlar olsun el-fatiha niyetine (amin)
yarın yeniden doğmak üzere
akşama ölüşürüz, güle güle


11 Kasım 2009 Çarşamba


ben, bir yudum kahve
sen, sabah içilen ilk sigara
beni kolay yudumladı hayat
seni üflerken uzaklara
kandan dudaklar arasında
son kez bakmak isterken sana
birşeyler cız etti,
bittik bir kül tablasında
çoktan karışmıştın rüzgara

güzeldik be ikimiz
o kadar güzel ki, çabuk tüketildik

kırmızı jelatin kaplı sen
karanlık ama orta şekerli ben
dumanına karışırdı dumanım
bir dudağı paylaşırken

şimdi kanser bir hayatın
hücreleri arasında
hergün ölüyorum
şimdi esen her rüzgarda
senin kokunu arıyorum
ne olursa olsun
roller değişti
şimdi hayat ölümü bekliyor
ama ben seni bekliyorum
eseceksin... biliyorum!

4 Kasım 2009 Çarşamba

Naaş

--I--

ahh güzelim
cenaze meleğim
titriyor mu ellerin
mezarın çok mu derin
alışamadın mı toprağa
gözlerini kapa
tutun ruhuma
gidelim, geride bıraktıklarına
yeryüzünde fırtına
yeryüzünde karanlık var
üşüyor yaşayanlar
yılanlar sarmış bedenini
korkma
onlar seni ısıtacak şimdi
burda ki yılanlar yatakta
dost dediklerin arasında
ısırıyorlar
parçalıyorlar
öldürüyorlar
gizlice
sinsice

--II--

birkaç papatya bırakmıştım kabrine
hoşuna gittiler mi
belki açarlar birgün yüreğinde
yüreğini hayat terk ettimi
tüm yalanlarını söküp
kefenini delecek
bir sabah güzelim
yaşayanlar sana gıpta edecek
gömecekler beni yanına
ellerimde papatyalar olacak
kefenim resmin
duam ismin
hatıralar cemaatim
helal olsun
ölümü bana sevdirdin

--III--

bekle güzelim
toprağı eşele
geliyorum yanına
mekanımız bir ola

6 Ekim 2009 Salı

Zehir



yine hastayım sevdiğim
yine üşüyor ellerim

gece gece yanan gözlerini yaklaştır, ey uğruna gözyaşı döktüğüm
bir parça umut gülsen ne kaybedersin, gamzelerin olmaz kördüğüm

bir kalp var ki benim içimde, sana hapis
bir damla sen kanar ki gözlerim
dudaklarıma gelen acısı cennet elmasından nefis

yine hastayım sevdiğim
yasakladı doktorlar seni, bilesin
madem sen gelmeyeceksin
tanrı bir meleğini göndersin
cebrail bana senden haber getirsin
mikail rüzgarlarla, saçlarının tel tel kokusuyla gelsin
israfil bir gazel üflesin
azrail de gelecekse
rakısıyla gelsin...

29 Eylül 2009 Salı

Yokluk

bir nefes ruh
birkaç damla kan
senden geriye kalan
gerisi yalan

faça yemiş hislerim, haberim yok
çoktan ölmüşsün, haberin yok
halet-i ruhiyende zevke tapacak bi adem bulamazsan
bana gel, bende artık iman yok
ama sevme
şeytanda bile
seni sevecek mide yok

kendimde değilim siz bu satırları okurken
biraz içmişim eski sevgililerimden
gel yanaş, bir şişe de sen aç
köpekler anlamaz nasılsa dilimizden

24 Ağustos 2009 Pazartesi

lenore vb..



ensemden vuran soğuk rüzgar sanki geride bırakmaya çalıştığım soğuk anıları ısrarla beni hastalık gibi sarması için gönderilmiş bir şeytan gibi yeni günahlara sevk ederken fani yüreğimi,bir yandan da umursuzca önümü görmeye çalışıyordum karanlık odamın koyu kahve kokuları arasında...
ne yapmalıyım (her şeyi yaptın)
neden olmuyor (elinden gelmiyor)
neden ( nedensizlikten)
.
.
.
gece ilerliyor, hayaller küçülüyor..gerçek hiç var olmayan soğuk kollarını penceremden uzatıyor, saçlarımı okşuyor
saçlarım beyazlıyor
ellerim titriyor
bir kuzgun geliyor ömürüm sonuna
lenore?
içim rahatlıyor
bu bir hayalse bile
seni sormuyor, benim hayallerimin katilim olamayacak
derken
juliet
derken
aslı
derken
leyla
derken
helen
tek tek söylüyor kuzgun tüm geçmişi
hepsi ölümsüzlük taşıyor kanatlarında, kuzgunun gözlerindeki ölümü yaşıyorken
ne ironik
aklım yerinde değil artık bu soğuk gecede
biliyorum herşey bir belirsizlik içerisinde
ve gidiyorsun
görüyorum kuzgunun gözlerinde
bırakıp beni kederim içerisinde
uzanamıyorken sözlerim sana
düşüyorum bambaşka bir ölümsüz aşkın ceset moru ay ışığına
ne yapabilirdim (hiç birşey)
ne istiyordu (çok fazla şey)
neden yaratıldım ( geçip gitmen için)
bu kadar değerli mi (şeytan da değerlidir, ama tanrı ya yar olamadı )
peki ben (uyu..)
uyuyorum
hoşçakal

16 Ağustos 2009 Pazar

itiraf

geleceğine karanlık diyorsan
tut ellerimden, geçmişime bakalım
sarhoş olmak istiyorsan
gözlerimi kokla, gözyaşlarımda sabahlayalım

kalbin mi kırıldı, ruhun mu daraldı
bana da anlatsana unuttum
birşeyler hissetmek nasıldı
yalancı yağmurlara kandım, kurudum

nikotin bağımlısı yalnızlığım
beyaz dumanlar sarmış saçlarımı
şiirinin yarısında sızmış tanrım
mürekkebi boyamış duygularımı

ve kırıldı şişe
döküldü siyahlık saçlarına
ellerini açmış bekliyor tanrıça

o sensin
sen
sisler içinde kalmış benliğim
sen
çoktan ölmüş masumiyetim
terk edilmiş sadakatim
beni idama mahkum eden adaletim
beni sana mecbur eden cehaletim
sevmiştim seni, özür dilerim

18 Haziran 2009 Perşembe

sessizlik çok derin, 
yağıyor damarlarımdan
duygular fırlıyor karanlıktan
yokluğundan...

söylesene
tabutuna sığdı mı zaman
yer kaldı mı canımdan

can dediğim bir nefes sigara dumanı
birkaç şarkı
bir de.. şarap rengi bakışları

rüzgarda dalgalansa sesin
titrese sonbahar
ne güzel olur du kahrolmak
ellerinde açınca papatyalar

bu sabah kızımız uyandırdı beni
gerçek hayatta çok kaldın biraz düş gör dedi
sorgulamadım varlığını
gözleri senin kadar sıcaktı
daldım gittim

rengarenk bir ülkede
uçuşuyordu saçların
gülüyordu yüzün
beni çağırdığında anladım
sen bana cennetin armağanıydın
ve sadece orada var olacaktın

dünya bizim salıncağımız
iki oynar bıkarız
sonsuzluktur yuvamız
ve söz veriyorum
sonsuzluğun yeşil gerçeklinde
gerçek biz olacağız

....

ben seni şakacıktan sevdim
oynarken toz kaçtı gözüme
ondan böyle yaşlı gözlerim

masustan öptüm 
dudaklarınla kalbinin arasından
gofret kırıntılarını bitirmekti hedefim
birde...çok polisiye film izlemiştim

o güzel sözler hep yalandı
zaten
yüreğim leblebi tozlarına bulanmıştı

çok üşümüştüm seni sevdiğimi söylerken
o yüzden çıkamadım o günlerde evden
hasta olmuştum sen bana gülerken

yüzümün kızarmasını ne sanmıştın
yoksa o ağaca o günü sen mi kazımıştın

ben şakacıktan öldüm 
biliyor musun
şakayı uzattı annem babam...gömüldüm
haydi gül ne duruyorsun

ağlama artııık toprağın altına gömmüştük oyuncaklarımızı
ağlama şaka yapmıştım dedim aşkımızı
bak gökyüzüne kuşlar ne güzel uçuyor
sen onların gerçekliğinde mutlu ol
kurtcuklar beni şakalarımla seviyor

haydi git

şakaydı hayat
...........................................................

gülümsemelerini gerçekleştirmen için bir şaka farzet beni...

are you there' angelica?

beklemekten sıkılıp, sıkıntıdan kendimi yorgun ve beyaz örtüsüyle kendi kanımdan biri hissi veren kaldırımlarda yürümeye verdiğimde bir kez daha anlıyordum sana nasıl da ihtiyacım olduğunu. hayat mavilikten arınmış bir gökyüzüyken şaşkın martılar gibi sürünürken gözlerim ve hayallerim...sen nerdesin..meleğim...iki ansız zaman arasına sıkışmışken benliğim, sen ve gidişin arasında bir yerlerde kanser olmuş sana son kez salladığım şu el...bilmiyorum sadece yazıyorum ve sorular geçiyor beynimden, harabelerde dolaşan ufak sinekler misali ufak bir hayat belirtisi, olmasa kendimden en ufak parça bile kalmayacak, olsa taşlaşmış ebediyetime zarar... zaman geçerken cevaplar hep aynı kalıyor, kötülük dolanırken gülümseyen kahpe bedenlerle..meleğim yüzünün bir toprak parçası altında, bastığım karlar altında, kapkara gökyüzü altında olması ağır geliyor

orada mısın ?
keşke olmasaydın
bu bir arayış
başka bir yerde olman üzerine
başka bir neden olman üzere

dip

ne vakit topraklar sardı yıldızlarımı
ne vakit sustu gökyüzü, kurudu yaşları

bir mevsim vardı hani, sabah sen açardın gözlerimde
söylesene..hangi kara kış mühür oldu gül yüzüne

şimdi 
içimde umut kardelen misali
duruyor bembeyaz kalbin içinde
donmuş nehirler gibi
bekliyor sımsacak gülümsemelerini kederler içinde

bir ben vardı hani ağır ağır yaşardı sensizlikte
şimdi yaşıyorum ağırlığını aşkın umudun sen halinde

16 Ocak 2009 Cuma

ilahi drama

ölüm gördüğü zaman gözlerimi
anlayacak ne kadar geç geldiğini
tanrı sorguya çektiğinde ruhumun ipliklerini
üzülerek anlayacak yarattığı kederi

geceler soracak gündüzlerden hesap
bir yüreğe bu kadar mı hasret sığar ya rab!
yağmurlar bitince göklerden,gözlerimden şarap
damarlarımdan mavi bir nehir akacak
ve içinde bir damla sen olmayacak
ve her damlasında bir parça sensizlik olacak

5 Ocak 2009 Pazartesi


Odamın etrafını saran bu duman, sensizliğiyle beni boğuyor. Müziğin sesini açtım sonuna kadar ne çare kulaklarım bir tek senin sesini duyuyor.
"gitme"
"üzgünüm" diyorum başımı önüme eğip yürümeye devam ediyorum masmavi bir ölüm bekliyor beni kucağımı açtım koşuyorum.

sana bakıyorum

yine toplamışsın kara bulutları üzerine kaçışacak hepsi aslında bir savursan eteğini yine biriktirmeye başlamışsın yağmurları gözlerinde kap...