16 Ekim 2016 Pazar

kesit

kestiğim cümlelerin arasında
bir parça ışık sızardı dışarıya
sana uzanabilecek parlak olmasa da
fark ediliyordu köhne karanlığımda

umut denecek kadar ısıtmazdı içimi 
ancak, 
beni öldürecek kadar küçük de değildi
ömrüme vurulmuş bir kilit gibi
gözlerinin rengi gibi
kaybolmuş bir ilkbahar mevsimi gibi
var olduğunu anladığım gün
hiç bitmeyeceğini öğrendiğim
zerafetle süslü hasretin gibi
bir paçamı yakardı
yaktığı yerden beni fırlatıp
fırtınaya karıştırıp
yine senin önüne 
dizlerinin en diplerine atardı

peki şimdi kessem damarlarımın mavisini
madem karışmışken söz ve gözlerinin rengi
yüzüme fırlayacak kanın tadı, anımsatır mı seni ?
ölümün kesif kokusu ne kadar doldurabilir ki geceyi

ne anlamı var ki
ağır ağır sızarken kan bileklerimden
geceyi dolduran "biz" değilken
sözlerim bitmeden ışıklar sönerken
ne anlamı var 
yokluğunda sürdürülen varlığın beni umursamazken


Hiç yorum yok:

sana bakıyorum

yine toplamışsın kara bulutları üzerine kaçışacak hepsi aslında bir savursan eteğini yine biriktirmeye başlamışsın yağmurları gözlerinde kap...