o ki sebeptir
ancak ve yalnız
tükenmişliğe devam ederim
Akıl hastanesi güzel bir yer olabilir.Ancak burası bir tımarhane ve etrafımda onlarca deli varken, üstelik her biri kendisini akıllı, beni de zırdeli olarak görürken ilaçlar bile güzellik kavramını hatırlatamıyor bana.
Buraya geldiğim gün, aslında bir iş görüşmem vardı. Büyük bir şirketin aradığı küçük adamlardan biri olmak için öylesine hevesle giyinmiş ve yola çıkmışken nasıl kendimi burada buldum ? İnanın ben bile emin değilim. Sanırım deliliğimin başladığı yol hatırlamak istemediğim bir ara sokaktan geçiyordu. Az hatırladığım dakikaların arasında yani orta kesim zaman aralıklarında aklımda akbilin doluluk oranı, yüzümün üstünde ise güzel bir kadının tokatı vardı.
Tokatın acısı ve kalbimdeki anlık sızı eşit değildi. Gözlerimin karartısı ve yeniden açılması arasında geçenler birkaç endişeli ve anlamsız sesten ibaretti. Sonrasında kendimi karanlık bir odada buldum. Kendimi buluşum ve kendime gelişim arasındaki seslerin de anlamsızca hatta kararsızca geldiğini söyleyebilirim. En sonunda kaybolan sesler. Karanlık odada bir başıma kaç saat kaldığımı bilmiyorum. En sonunda kapı olduğunu tahmin ettiğim bir uyumsuzluğum aralığından gelen deniz kokusunu duyduğumda haykıracak gücü, daha doğrusu cesareti kendimde bulmuştum. "Oley !" diye bağırdım. "İmdat!" diye bağırdım. "Güneşi getirin" diye bağırdım.
Saatler sonra gelmişti birisi.Kapı açıldığında içeriye hiç ışık girmemişti, sadece o deniz kokusu artmış ve ciğerlerimi doldurmaya başlamıştı. İçeriye giren adam"Uyan," demiş ve yüzüme bir el feneri tutmuştu. Adamın boğazına tutunup kendimi cinayet tepesine atmak istediysem de bu dürtülerim tembelliğim yüzünden mağlup oldu.
"Beş dakika daha," dedim gülümseyerek. Adam çoktan gitmişti bile. Gülümsemem boğazıma düğümlenmişti. Artık uyuşan ayaklarımı hareket ettirmek zorundaydım. Kalktım ve doğruca deniz kokusuna doğru ilerledim. "Annabel Lee," dedim tokatın ve kalbimin acıttığı vücuduma "Sana mı yürüyorum şimdi bu gece vakti, mezarın mı bekliyor beni?"
Hayal kırıklığı içinde beni bekleyenin o güzeller güzeli Annabel Lee değil birkaç tane pijamalı deli olduğunu gördüğümde gören gözlerime lanet okudum.O güzel kadını görmeden üzerime düşmeyen göktaşına lanet okudum. Umursamazca içtiğim ilaçlar etkisini gösterene kadar ilaçlara lanet okudum ! Gözlerimin ve kalbimin kararması bir arada ilerliyordu. Tam uykuya dalacaktım kulağımı tutan delinin tekine lanet okudum !
"Ne bağırıyon be," dedi deli.
"Ne çekiyorsun kulağımı ?" dedim deliye.
Deli sustu, deli düşünmeye başladı. Düşünme işi uzadıkça adamın ne kadar deli olduğunu anlamaya başlıyordum.Sonunda "Öğretmenim ben, ondan çektim kulağını," deyip ağlamaya başladı. Ağlarken benim ne iş yaptığımı da sormayı ihmal etmedi. "Ben küçük adamım," dediğimde bu sefer ağlaması iyice artmaya başladı.
Umurumda olmadı.
Öğretmeni çok geçmeden yanımdan aldılar. Bu arada bana habis bakışlar atmayı ihmal etmeyen hasta bakıcı ve hasta bakıcı arkadaşı geriye ufak "cık cık," lar bıraktılar. O cık cık ları alıp müsanip bir yerlerine sokmam çok uzun sürmeyecekti. Lakin önce buradan kurtulmalıydım.
Odama (ya da hücreme halen bilmiyorum) gidene kadar önce kendini top zanneden bir adam, sonra da kendini kamyon zanneden başka bir deli üzerime yürüyünce kendimi korumam gerektiğini fark ettim ve kendimi uçak zannetmeye başladım. Uçtuğumu gören deliler bana aşağıdan bakmaya başladığında doğru yolda olduğumu anladım.
Rüyamda Paris'in üzerinde uçuyordum, ve o tokatı kalbime saplayan kadını arıyordum.
İlk günüm ve ilk gecem böyleyken, gerisini kim ne yapsın ? Bakalım...
bir düştün mü
bir daha göremezsin
ne o günü
ne gökyüzünü
uyku sek çekilmez
bir düştün mü
ne kadar sabretsen de
sonu gelmez
düştün mü
takılır etrafına gece
takılır gözlerine
gözlerinin içindeki
o acı maziye
bir düştün mü
büyürsün
büyürken acı çeker vücudun
anlamazsın
öyle ya
bir seferlik bir yaşamda
anlamsız bir hayatsın
bir düştün mü
gözden
ve elden
sözden
ve niyetten
artık her mevsim kar
artık hep kapalı yollar
yine toplamışsın kara bulutları üzerine kaçışacak hepsi aslında bir savursan eteğini yine biriktirmeye başlamışsın yağmurları gözlerinde kap...